Değerli Basın mensupları, Ekranları başında bizleri izleyen kıymetli vatandaşlarımız, Hepinizi saygı ve sevgi ile selamlıyorum,
Bundan tam 64 yıl önce, 27 Mayıs 1960 günü seçimlerle iş başına gelmiş olan Demokrat Parti iktidarı, maalesef silahlı kuvvetlerimiz içinde yapılanmış bir cunta tarafından bir darbe sonucu iktidardan indirildi. Yine hepimizin bildiği üzere yaklaşık 11 ay süren ve tarihe bir hukuk cinayeti olarak geçen yargılamalar sonucu istiklal madalyası sahibi bir Başbakanımız ve iki Bakanımız maalesef asılarak şehit edildi.
Aralarında dönemin bakanlarından rahmetli dedem Tevfik İleri’nin de bulunduğu bir çok Demokrat Partili siyasetçi ve bazı bürokratlar çeşitli hapis cezalarına çarptırıldı. Bunların bir kısmı da muamele ve şartlardan dolayı hayatını kaybetti.
Ben buradan, gazi meclisimizden, bir kez daha demokrasi şehitlerimize ve bu süreçte ve sonrasında kaybettiğimiz tüm büyüklerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Tabi bu süreçte devlet yapısı da büyük zarar gördü. Yüzlerce general ve binlerce subay emekliye ayrıldı. Darbe ürünü yeni bir anayasa- düzenlendi, ve sonuç olarak süreç maalesef Türkiye’mizde vesayeti kökleştiren, darbe alışkanlığını başlatan, bu anlamda kadim devlet geleneğimizi de zedeleyen, rencide eden talihsiz bir dönemi başlatmış oldu. Bu yönüyle darbe, aslında dönemin hükümetini değil, Türkiye’nin geleceğini hedef alan bir eylem olarak tarihe geçmiş oldu.
Değerli Basın mensupları, öncelikle şunu söylemek istiyorum: O acı günlerde kaybettiğimiz devlet ve siyaset büyüklerimizi anarken, tutsak edilen, dedemin de içinde bulunduğu 592 siyasetçi ve bürokratı düşünürken, onların maddi manevi torunları olarak, onların ruh ve duygu dünyalarını yakınen bilen insanlar olarak bizler onların millet sevgilerinin şahidiyiz, Bizler onların devlet adamlarına yakışır vakurluklarının şahidiyiz… Ve Bizler biliyoruz ki onlar kesinlikle mahkumlar veya mağdurlar olarak değil aksine muzaffer siyasetçiler ve devlet adamları olarak siyasi tarihimize geçmişlerdir.
Zira, çok şükür, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, Demokrat Parti ile başlayan sürecin en son ve en kuvvetli halkası olarak vücut bulan AK Parti iktidarlarında vesayet ile verilen mücadele kazanılmış ve Türkiye’mizin önü açılmış durumdadır. Bugün dünyada önemli bir güç merkezi olmak yolunda ilerleyen Türkiye’mizde, bizler Milli iradeye sahip çıkan bir siyaset anlayışının temsilcileri olarak ve 27 Mayıs sürecinin saf dışı bırakmaya çalıştıklarının torunları olarak burada, dimdik ayaktayız ve kararlıyız.
Türkiye’nin geleceğine inanıyoruz ve biliyoruz ki bu millet dünyada hak ettiği güçlü konumu, güçlü bir demokrasi anlayışı içerisinde mutlaka ama mutlaka alacaktır. Nitekim, 15 Temmuz gecesi gerçekleşen hain darbe girişimine milletin verdiği cevap bu ülkede darbeler sürecini sonsuza kadar rafa kaldırmıştır.
TBMM tarafından kabul edilen bir kanunla Menderes, Polatkan ve Zorlu’nun itibarlarının iade edilmiş olması, Yassıada yargılamalarının hukuki dayanağının yine TBMM tarafınca kabul edilen kanun teklifi ile 2020’de kaldırılmış olması milletimizin ve siyasetimizin darbeler konusunda gelişen hassasiyetini bir kez daha ortaya koymuştur.
Değerli Basın mensupları, İçinde bulunduğumuz Türkiye Yüzyılı sürecinde Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadesi ile “Ülkesinin kazanımlarıyla gurur duyan, millî çıkarları her şeyin üstünde tutan, tehditler ve saldırılar karşısında tek yürek, tek bilek olan bir siyaset özlemimizin” hayata geçeceğini ümit ettiğimiz şu günlerde, 27 Mayıs darbesini sadece sonuçları ve ortaya konan insanlık dışı yaptırımları üzerinden değil, süreci bir bütün olarak, başlangıcından sonucuna, darbeye dolaylı dolaysız destek veren tüm unsurları ile beraber sorgulamak ve süreci bir bütün olarak telin etmek gerektiği kanaatindeyim.
Bir zihniyeti, Yassıada zihniyetini “amasız”, “fakatsız” sorgulamamız gerektiği kanaatindeyim. Demokrat Parti iktidarı Türkiye’de özgürlükler noktasında, tarımda ve sanayide önemli atılımlara imza atmıştır ve tarihimizde özel bir yere sahip hızlı bir gelişim sürecini hayata geçirmiştir. Ancak, Yassıada zihniyetini teşhis ederken, iktidarın icraatlerinden ziyade, girdiği son seçimlerde %48 gibi yüksek bir halk desteği almış ve kısa süre sonra yeniden seçime gireceği kanunla sabit olan bir iktidarın silah zoruyla indirilmesi sürecinin dönemin bir kısım siyasetçisi, akademisyeni ve medya mensubu tarafından nasıl olup da meşrulaştırılmaya çalışılmış olduğunu görmek gereklidir diye düşünüyorum.
Darbeye giden yolda dünyada eşine az rastlanır bir tezvirat ve dezenfermasyon süreci yaşanmıştır. Toplu şekilde öldürülerek kıyma makinelerinden geçirilen gençler yalanından tutun da, Demokrat Parti’nin Kars ve Ardahan’ı satmak istediğine kadar türlü türlü, akıl almaz ve biraz da üretenlerin bozuk ruh halleri ile ilgili bize net fikir veren tezviratlar maalesef yayılmış ve ortam gerilmiştir. Dönemin muhalefet siyasetçilerinin, meclis kürsüsünden darbe davetkarı söylemleri de maalesef cuntayı cesaretlendirmiş ve sonuç olarak demokrasimize darbe vurulmuştur. Darbeyi meşrulaştırmak derdine düşmüş bazı akademisyenler Yassıada mahkemeleri rezaletini yaşatmış, koskoca bir rektör Demokrat Parti iktidarının son günlerinde, kamyonlarla taşınan çok sayıda cesetin çeşitli mezarlıklara gömüldüğü yalanını söyleyebilmiştir. Bazı basın da boş durmamış DP iktidarının Harbiyelileri bir meydana toplayarak bombalar, makineli ve tüfekler ile öldürmeyi planladıkları iftirasını atabilmiştir. Darbecilerin ömür boyu senatör ilan edildiği bu garip ortamda, 27 Mayıs’ı eleştirmeye bile hapis cezası getirilmiş, ve 27 Mayıs rezaleti 20 yıl boyunca bu ülkede bayram olarak kutlatılmıştır.
Kıymetli basın mensupları, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde geleceğe ümitle baktığımız şu günlerde var gücümüzle milletimiz için çalışmaya devam ediyoruz. Bu yolda, vesayet ile mücadele ettik ve etmeye devam edeceğiz. Ancak biliyoruz ki bu odaklar hiçbir zaman pes etmez ve her zaman bir fırsat bekler. Dolayısıyla Yassıada zihniyeti ile olan mücadelemiz, farklı görüşlerden tüm siyasetçilerin ve tüm gençlerimizin katılımı ile farklı bir aşamaya geçmeli, helalleşme söylemlerinin ve kabir ziyaretlerinin altı doldurulmalı ve dönemin muhalefet siyaseti ile darbeye giden süreç de tüm unsurlarıyla sorgulanmalı ve Yassıada zihniyeti olduğu gibi telin edilmeli kanaatindeyim. İnanıyorum ki çok yakında darbe mahsulü anayasalardan kurtulacak olan Milletimiz, Yassıada zihniyetinin de tüm siyaset kurumu tarafından bir bütün olarak doğru yere konumlandırıldığını ve telin edildiğini görecektir.